“…okumayı sevmeyen hafızasız toplumların umududur belgesel…”
-Bu söyleşi Kültür Sanat Haritası Dergisi’nin 153. sayısında ( Şubat 2011) yayınlanmıştır -
Belgesel yönetmeni ve TRT Belgesel Ödülleri Düzenleme Komitesi üyesi Tülay Akca ile Türkiye’de belgesel ve TRT Belgesel Ödülleri hakkında konuştuk.
İlk önce okuyucularımız için kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Kendimi belgesel yönetmeni olarak tanımlamayı seviyorum. CV diliyle ifade etmek gerekirse yirmi yıldır TRT’de prodüktör olarak çalışıyorum ve belgesel üretiyorum. Belgeselcilik benim için bir meslek olmaktan öte bir yaşam biçimi. Belgesel hayatın tüm alanlarını kapsadığı için benim de belgesel üretmenin yanı sıra Türkiye’de ve dünyada bu konudaki gelişmeleri takip etmek, bu konularda okumak, yazmak, sosyal etkinliklerin ve sivil toplum kuruluşlarının içinde olmak şeklinde bir yaklaşımım var.
Belgesel üzerine çalışmaya nasıl karar verdiniz?
Üniversiteyi bitirdikten sonra sosyal bir alanda çalışmak istediğim için TRT’nin sınavlarına girdim ve kazandım. Prodüktör olarak çalışmaya başladığımda kişiliğim, ilgi alanlarım, dünyaya bakış ve algılama biçimimle en çok örtüşen, bu yüzden de diğer alanlara kıyasla daha başarılı olacağıma inandığım belgesel alanını seçtim (aslında şanslıydım çünkü şartlar seçebilmeme imkan verdi) ve bu alanda devam ettim.
Sosyolojiye büyük ilgim var, içinde yaşadığımız toplumu ve dünyayı anlama çabası içerecek konular özellikle ilgimi çekiyor, ama bunu geniş kapsamlı düşünüyorum o yüzden seçtiğim konu bazen toplumda belirli bir etki yaratmış birisinin biyografisi olabiliyor bazen pek çok insanın kendisiyle özdeşlik kurabileceği sıradan bir insanın hikayesi, bazen de özel bir farkındalık yaratacağına inandığım tarihten bir kesit. Yani kısaca hazırladığım belgesellerde “insan”ı ele almaya veya işlediğim konuların “insan”la ve “hayat”la bağlantılarını öne çıkarmaya özen gösteriyorum.
Sizin için belgesel ne demek?
Kurmaca bir filmde fantastik ya da masalsı bir atmosfer yaratabilir, bilimin ve bilinenin sınırları dışına çıkabilir, hatta isterseniz tarihi bile değiştirebilirsiniz. Gündelik hayata ve insana dair sıradan bir hikaye bile olsa anlattığınız, adı üstünde, içinde hikayenizin geçtiği kurmaca bir dünya yaratırsınız. Belgesel sinema ise, en ünlü tanımıyla; “Gerçeğin yaratıcı bir şekilde yeniden yorumlanmasıdır.” Belgeselde gerçeğe bağlı kalırsınız, üstelik bu bir tercih değil etik bir sorumluluktur. Ele aldığınız konuyu en iyi şekilde araştırmak, o konuya ilişkin ulaşılabilecek her türlü veriyi – belgeselde kullanmayacak bile olsanız- toplamak, farklı yaklaşımlara/bakış açılarına açık olmak zorundasınız. Bilgiyi/veriyi çarpıtamaz, insanları manipule edemezseniz, etmemelisiniz. Gerçeklik çıpasına her daim bağlı kalmak, çalışmayı geniş bir araştırmaya dayandırmak ve hikayeyi içerik/estetik dengesini üst seviyede oluşturan bir sanatsal yaklaşımla anlatmak, belgesel sinemanın en temel özellikleridir ve onu diğer sanat dallarından ayıranın da bu vasıfları olduğu söylenebilir.
TRT ‘nin toplumu belgesel ile tanıştıran ve belgesel izlemeyi sevdiren bir kurum olduğu tartışılmaz bir gerçek. Tek kanallı günlerde, TRT’nin bu yaklaşımını neye bağlıyorsunuz?
Ülkemizde geniş kitleleri ilk defa belgeselle tanıştıran ve sevdiren TRT oldu. Bu tek kanal kamu yayıncılığı yapan bir televizyon için olağan gibi gözükse de; film seçimleri ve en çok izlenen saatlerde yayınlanması, sadece yurtdışından iyi örnekleri yayınlamakla yetinilmeyip yerli üretimlerin teşvik edilmesi ve özel kanallar ortaya çıkana kadar prime-time’da belgesel yayınının sürdürülmesi TRT’nin o dönemde son derece bilinçli bir belgesel politikasına sahip olduğunun kanıtıdır. Bu politika, hem geniş kitlelere belgeseli sevdirmiş hem de TRT’nin ülkemizde belgesel alanında bir okul niteliği taşımasını ve bu alanda kendi birikimini ve kadrolarını oluşturmasını sağlamıştır. O dönemde Türkiye’de bağımsız belgesel üretimi çoktan başlamıştı ve devam ediyordu şüphesiz. Ne yazık ki bu belgeseller çok az sayıda insanla buluşabiliyordu.
Kısaca, toplumsal hafızamıza belgesel kavramını yerleştiren, belgesel damgasını vuran TRT olmuştur.
TRT Türkiye’deki ilk yayıncı/öncü kuruluş olduğu için, ülkemizdeki diğer kurumlara kıyasla iç işleyiş ve gelenekleri açısından da yenilikçi bir ortam oluşturabilmiş. Yayıncılar tarafından sıfırdan yeni bir çalışma alanı, teknolojisi ve kuralları oluşturulurken Avrupa TV’lerinin özellikle BBC’nin model alınmasının bunda etkisinin olduğunu tahmin ediyorum. Ayrıca bütün bunlara ilave olarak dönemin yöneticilerinin isabetli ve öngörülü politikalar izlemiş olmalarını da söyleyebiliriz.
Türkiye’de belgesel film yapımının zorlukları neler?
Türkiye’de belgesel film yapımının önündeki en önemli zorluk finansman bulma noktasında yaşanıyor. Televizyon için üretimi bunun dışında tutuyorum ama zaten daha önce de söylediğim gibi reyting odaklı günümüz televizyon dünyasında belgeselin yeri –TRT ve bir iki butik kanal dışında- pek yok. Bağımsız belgesel üreticileri ise sponsor/finansör bulmakta büyük sıkıntı çekiyorlar. Ülkemizde Avrupa’dakine benzer devlet destekli fonlar da olmadığı için belgeselcilerin kendi cepleri dışında neredeyse tek kaynak Kültür Bakanlığı’nın verdiği destekler. Bazı fedakarlıklarla bu sorun aşıldığında ise bu defa da seyirciyle buluşma alanları açısından zorluklar karşılarına çıkıyor. Festivallerde ve bazı etkinliklerde yapılan salon gösterimleri dışında eserinizi izleyiciye ulaştıramıyorsunuz.
Ayrıca belgeseli üretirken de çeşitli zorluklarla karşı karşıyasınız. Çünkü belgeselde her şey kontrolünüz altında değildir, sıfırdan sanal bir ortam yaratmazsınız, gerçek dünyaya bağlısınız ve bu da sürprizler, değişiklikler, çekim sürecinde karşınıza çıkan ve projeniz için kıymetli olabilecek yeni malzemenin değerlendirilmesi, planladıklarınızın bir bölümünü yapamamanız, planlamadığınız unsurların eklenmesi gibi, yani tıpkı hayat gibi, değişikliklere açık bir alanda çalışmanız anlamına gelir. Bunlarla başedecek gücü içinizde bir yerde hep saklı tutmanız gerektiği anlamına gelir.
Günümüz televizyon yayıncılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Televizyon seyircisini birbirine benzeyen bireyler haline getiriyor. Çünkü televizyon gösterdiğinin doğruluğuna inandırmada büyük bir beceriye sahip. Bu şekilde televizyonun modern insana yaşattığı dram “kendi tartışmasız doğrusu”nu empoze etmesidir. Sadece ender rastlanır dikkate sahip televizyon izleyicisi görüntüler/planlar değişirken başka olasılıkların da var olduğunu hatırlayabilecektir.
Oysa düşünmek, özerklik ve eleştirel mesafenin korunmasını gerektirir. İşte bu noktada belgeselin ”gerçekliğe ulaşma çabası”nı hatırlamakta yarar var. Uzun araştırmaya ve olabildiğince her olasılığı tanımaya dayanan belgesel hazırlama süreci, bu yönüyle “düşünme” ile benzerlikler taşır. Ve izleyicisinden katılım talep eder.
İşte bu yüzden okumayı sevmeyen hafızasız toplumların umududur belgesel, geniş kitlelere tarihin, doğanın, kültürün sesini duyurmanın en iyi yoludur. Bu yüzdendir ki hayata dair derinlikli tatları ve farklı bakış açılarını, merak ve keşif duygusunun güzelliğini belgesel sinema olmasaydı hatırlayamazdık.
Oysa belgesel açısından bakacak olursak günümüzde ulusal çapta yayın yapan ve geniş kitlelere ulaşan TV kanalları içinde belgesel üretimini ve yayınını istikrarlı bir şekilde sürdüren tek kanal TRT’dir. Diğerleri maalesef sadece RTÜK tarafından ceza verildiği zaman – ki bu uygulama da ayrı bir tartışma konusudur-, ya nadiren gündemle denk düşen bir belgesel olduğunda ya da yayın doldurmak gerektiğinde -o da sabaha karşı- belgesel yayınlamayı tercih eden bir politika izlemektedirler. Ülkemizde yayında olan yerli ve yabancı belgesel kanalları ise, ya şifreli ya da erişilebilirlik bakımından sınırlı sayıda izleyiciye ulaşan bir tablo çizmektedir. Bu tablo; kamu hizmeti yayıncılığı yapan bir TV kanalı olarak TRT’nin bu alandaki misyonunu daha da önemli hale getirmektedir.
TRT’de, bir Belgesel Yarışma düzenleme fikri nasıl oluştu?
İletişim teknolojilerinin hızla geliştiği 2000’li yıllarda medya dünyası çok büyüdü, çeşitlendi, ratinge ve eğlenceye odaklandı. Seyirci giderek artan oranda reality showlar, yarışmalar, düşük kaliteli popüler programlar izlemeye başladı. Ve sonuçta televizyon toplumları, kendi küçük ve sınırlı gündemine hapsetti.
Halbuki bu noktada belgesel sinema, günümüz insanına öğrenmenin, bilginin hazzını yeniden keşfettirecek bir rolü oynayabilirdi, oynamalıydı da. TRT’de, bir Belgesel Yarışma düzenleme fikri böyle doğdu. Belgesel sinemanın yaratıcı yöntemler geliştirmesini teşvik etmek ve “izleyici”yle buluşmasını sağlamaktı hedeflenen.
Biz, ülkemizde kamu hizmeti yayıncılığı yapan tek yayın kuruluşu olarak belgesel alanında artık çıtayı yükseltmek istiyoruz. Belgesel üretiminin daha yaratıcı, daha nitelikli ve uluslar arası pazarlarda yer alacak şekilde gerçekleştirilebilmesinin yöntemlerini araştıran, bulan ve uygulayan politikalar izlemenin, bir misyon olarak TRT’nin görevi olduğuna inanıyoruz.
TRT Belgesel Ödülleri Düzenleme Komitesi üyesisiniz. TRT Belgesel Ödülleri hakkında neler söylemek istersiniz?
Size biraz önce ülkemizde belgesel film yapımının önündeki en büyük zorlukların finansman ve gösterim alanı bulmak olduğunu söylemiştim. Bu sebeple üç yıl önce yarışma için yola çıkarken önümüzde ülkemiz belgeselciliğine maddi destek sağlamak ve belgeselde yaratıcı yaklaşımları teşvik ederek TRT Kanallarında izleyiciye ulaştırmak gibi hedefler vardı.
Sonra hayallerimizi büyüttük. Bugün TRT Belgesel Ödülleri’nin amaçları arasında amatör ve profesyonel belgesel filmcileri desteklemek, çeşitli ülkelerden farklı ve yüksek nitelikli belgesel filmlerin önce salonlarda sonra da ekranlarda seyirciyle buluşmasını sağlamak ve dünyanın her tarafından belgeselcilerin buluşup düşünce alışverişinde bulunacağı bir platform oluşturmak da var.
TRT Belgesel Ödülleri ilk olarak 2009 yılında ulusal çapta düzenlenmişti, 2010’da uluslar arası kategorinin eklenmesiyle kapsamı genişletildi, 40 ülkeden 232 film başvurusu aldı ve itiraf etmeliyim bu bizi çok mutlu etti. Bu yıl üçüncü kez düzenliyoruz ve yine belgesel sinemanın nitelikli ve yaratıcı örneklerine buluşma zemini olması için hazırlıklarımız devam ediyor.
Geçtiğimiz yıl TRT Belgesel Günleri adı altında İstanbul’da Ziraat Bankası ana sponsorluğunda düzenlenen, Kültür Bakanlığı’nca da desteklenen TRT Belgesel Ödülleri etkinlikleri, 5 gün süresince İstanbullulara bir festival atmosferi yaşatmıştı. Halka açık ve ücretsiz olarak yapılan etkinlikler kapsamında, finalist filmlerin gösterimleri ve yönetmenlerle söyleşiler, jüri çalışmaları, “Belgesel’de Belirsizleşen Sınırlar”ın tartışıldığı panel, TRT Caz Orkestrası konseri ve sosyal etkinliklerin yanı sıra TRT kanallarından canlı yayınlanan ödül töreninin yer aldığı gala gecesi, dünyanın farklı köşelerinden belgeselcileri izleyicilerle bir araya getirmişti.
2011 TRT Belgesel Ödülleri organizasyon süreci halen devam ediyor. Her dal için çeşitli parasal ödüllerin yer aldığı yarışma bu yıl da uluslararası, ulusal profesyonel ve ulusal amatör kategorilerde düzenleniyor. Organizasyon takvimine göre, 4 Şubat’ta sona eren başvuruların ardından yapılacak ön elemenin sonuçları 28 Şubat’ta açıklanacak. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ön elemeyi geçen filmleri yönetmenleriyle birlikte 05 - 09 Mayıs 2011 tarihlerinde TRT Belgesel Günleri etkinliklerinde İstanbul’da konuk etmeyi ve böylece seyirciyle buluşturmayı planlıyoruz.
Belgesele gönül verenlere bu tarihleri bir yere not etmelerini öneriyoruz ve onları TRT Belgesel Ödülleri kapsamında bir araya gelmeye, filmleri birlikte tartışmaya, birlikte zenginleşmeye, izleyicilerle sohbete ve etkinliklere katılmaya davet ediyoruz.
Harbiye’deki tarihi Radyo binasının 5-9 Mayıs tarihlerinde dünyanın dört bir yanından çok sayıda belgesel yönetmeninin yanı sıra sinema/belgesel/ kültür/sanat alanlarında saygın ve deneyimli isimlerden oluşan ulusal/uluslar arası jüri üyelerinin ve belgesel kanalları yöneticilerinin katılımıyla uluslararası düzeyde bir belgeselciler buluşmasına bir kez daha ev sahipliği yapacağını söylemek isterim. 9 Mayıs akşamı yapılacak “TRT Belgesel Ödülleri Gala Gecesi” ise etkinliğin merakla beklenen finalini oluşturacak. Tören TRT kanallarından canlı izlenebilecek ve ödül alan belgeseller, yıl boyunca TRT’nin çeşitli kanallarında izleyicisiyle buluşmaya devam edecek.
TRT Belgesel Ödülleri organizasyonunun ana başlıklarına ilişkin söyleyeceklerim kısaca böyle. İsteyenler ayrıntılı bilgiye www.trtbelgesel.com adresinden ulaşabilirler.
Toplum olarak ne kadar iyi bir belgesel izleyicisiyiz?
Toplum olarak belgeselle ilişkimizin çok ilginç olduğunu hatta toplum psikolojisi dalında çalışanların inceleme alanına girecek özellikler taşıdığını düşünüyorum. Ülkemizde belgesel izlemenin veya belgeselle ilgilenmenin yaygın olarak prestijle/okur-yazarlıkla/eğitimli görünmekle ilişkili bulunduğuna inanmak için geçerli sebeplerimiz var. Bu durum olumlu bir imaj olarak düşünüldüğünde -insanları belgesel izleme konusunda teşvik etmek için yeterli olmamasına rağmen- bir açıdan iyi bir şey, bir açıdan da kötü çünkü aynı zamanda yukarıdaki kavramların çağrıştırdığı sıkıcılığı da bilinçaltına kazıyan bir etkisi var.
Kısaca izleyici olarak toplum bir ikilemde görünüyor, “kitap okumak iyidir” gibi “belgesel izlemek iyidir” şeklinde bir kabulü var ama bu onun belgesel izlemesini sağlamaya yetmiyor. Daha ziyade kendisinden aktif katılım istemeyen –amiyane tabirle- “hayvan” belgeselleri, “doğa” belgesellerini izlemeyi tercih ediyor. Bunu söylerken yanlış anlaşılmak istemem, doğa belgesellerinin çok büyük emekle üretildiğini biliyorum ve saygı duyuyorum, yukarıdaki vurgum izleyici tercihinin arka planına yönelik. Ayrıca burada hemen belgeselcinin sorumluluğuna dair bir parantez açmamız lazım, günümüzdeki gibi çok fazla seçeneğin olduğu bir medya ortamında belgesel yönetmeni anlattığı hikayeyi izlenir kılmanın yollarını/yöntemlerini aramak, yeni anlatım biçimleri üzerinde kafa yormak zorunda. İşte yaratıcılığın tam da bu noktada devreye girmesi gerekiyor. Bu konuda matematiksel doğrular yok, arayışlar var, işlediğiniz tema, yaklaşım tarzınız, oluşturmak istediğiniz etki vb. çerçevesinde kendi anlatım biçiminizin arayışı içinde olmalısınız. Yani “toplum kolaya kaçıyor, belgesel izlemiyor” diyerek kenara çekilemezsiniz, belgeselciye düşen çok iş var.
İşte bizim TRT Belgesel Ödülleri ile ülkemizde belgesel alanındaki yaratıcı yaklaşımları teşvik etmeyi ve desteklemeyi amaçlamamızın arka planında böyle bir boyut da var.
Toplumsal bellek için de belgeselin ayrı bir önemi var. Yanılıyor muyum?
Yanılmıyorsunuz. Günümüzün reyting odaklı medya dünyasında yani bu sonsuz eğlence denizinde belgesel bizi düşünmeye yöneltmenin, kendi kültürümüzden ve başka kültürlerden haberder etmenin yanı sıra günümüze ettiği tanıklıkla geleceğe belge bırakan bir işleve de sahip. Yani belgeselin –belge filmlerle birlikte- önemli misyonlarından birisi dönemine tanıklık etmek, dönemini belgelemek ve bunları yarınlara aktarmak. Toplumsal arşivler böyle böyle oluşur ve toplumsal belleğin büyük bir parçasını meydana getirirler. Hemen aklıma gelen örnek büyük usta Süha Arın hocamızın “Safranbolu’da Zaman” belgeselidir ki bildiğiniz gibi yok olmak üzere olan Safranbolu’yu toplumun gündemine getirerek Türkiye’deki ilk koruma çalışmalarından birisinin doğmasına yol açmıştı. Bu belgesel bize bugün de 1970’li yılların yalnız ve harap Safranbolu’sunu ileterek günümüzle bir kıyaslama yapmamıza yardım ederken bir taraftan da mimar/sanat tarihçisi vb. uzmanlara şehrin ve yapıların orijinal hallerinin bir belgesini sunuyor.
Özetle biz belgeselcilerin omuzlarında bugünü yarınlara aktarmak gibi ağır bir sorumluluk mevcut.
Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Mayıs 2011’de TRT Belgesel Günleri’nde görüşmek üzere…